28 Haziran 2012 Perşembe

Dancer in the Dark (2000)

Imdb Puanı: 7.9 

Bu yazı filmle ilgili seyir keyfini kaçıracak ayrıntılar içerir. Ecnebicesi Spoiler içerir.

Çok bilinen benimse izlemekte geciktiğim ama gecikmekte pek bir şey kaybetmediğim bir film; Karanlıkta Dans.

İyi dramlardan her konu açıldığında birinin mutlaka size tavsiye edeceği filmlerden biridir. Bu yüzden beklentiniz de birazcık fazla olabiliyor. Film başladığında sağa sola oynayan ve bir türlü sabit durmayan kamera "Dogma 95" akımı ürünü bir film izlediğimi fark ettirdi bana. Hareketli ve bol "zoom"lu kameraya rağmen film izletebilirdi kendini.

Hayatının zorlu bir döneminden geçen Selma Jezkova, yavaş yavaş görme duyusunu kaybetmektedir. Bir fabrikada metal pres işiyle uğraşmakta diğer taraftan ise bir müzikal içinde rol almaya çalışmaktadır. Oğlunun da aynı hastalığa yakalanacağını düşünen Selma, oğlu için oğlundan habersiz para biriktirmektedir. Bu sırrını komşusu olan Bill'e verir. Bill, parayı çalar. Selma, parasını geri almaya gider. Sonrası patırtı, gürültü ve Selma Bill'i öldürür. Neyse buraya kadar normal. Selma, mahkemeye çıkar. Tüm olanları anlatmaz ve şöyle der "Bill kendisini öldürmemi istedi" neden diye sorulunca "Söyleyemem aramızda sır" der. Parayı niye biriktirdiği sorunca başka bir yalan söyler. Nihayetinde idamına karar verilir. Bu ne biçim bir mantık hatasıdır ya! Böyle bir şey olabilir mi? Hayatın hakkında bu kadar kritik bir durumda mahkeme ile dalga geçilir mi? İyi de mahkeme ne karar verir böyle bir durumda, "Tüm yalanlarına rağmen sanığın beraatine..." Mümkün mü böyle bir şey... Her neyse kadın hapse girmiş, hala oğlum kör olabileceğini öğrenmesin diyor. Neden? çocuk üzülürse tedavisi sonuç vermezmiş. Artık hiç bir şey demiyorum. Annesi ölüyor, çocuk için üzülmeye yetmez mi?

Türk filmi diye yerden yere vurun yok o saçma bu saçma, Lars von Trier, çekince hiç sorgulamayın bir de film  bitince utanmadan ağlayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...